Bu hafta biraz hayat sigortalarını konuşalım istiyorum. Hayat sigortasına gerek var mı? Eğer yoksa neden hayat sigortası prim üretimi yıldan yıla artış göstermeye devam ediyor. Yazıyı rakamlara boğmak istemiyorum. Merak eden için istatistiklere https://www.tsb.org.tr/tr/istatistikler sayfasından ulaşabilir.
Ben biraz hayat sigortası algısının ve toplumdaki bilginin dönüşümünden bahsetmek istiyorum
Hayat Sigortası altında birçok başlık barındırsa da “ailenin finans kaynağı olan kişi yaşamını yitirdiğinde geride kalanların yaşamını devam ettirebilmesi kaynak sağlayan sigorta.” Yani hastanede kullanılmaz, kazada işe yaramaz, sadece bir yaşam kaybı olması ve günün sonunda bir finans açığı olması lazım. Sonuçta para kazanan her bireyin ailesi için finansal da bir değeri var. Böyle bakınca bir insanın ölümü üzerinden finans elde etmek gibi, tamamen hayatın gerçeği ama bir o kadar iç karartıcı bir sigorta ürünü. Sadece bu yüzden bile bizim gibi duygusal Akdeniz toplumlarında geçmiş yıllarda talep görmüyordu. Hatta “ölümü çağırır” düşüncesiyle sigorta yaptırmayan çok insanla karşılaştım.
Bunu yanında risk algısının zayıf olduğu toplumlarda genel sigorta anlayışı zayıf olduğu gibi hayat sigortası da tercih sebebi değildi. Yani “bana bir şey olmaz” algısı. 😊 Aynı zamanda eşyasının mülkünün başına bir şey gelmesinin yarattığı maddi kaybı hayal etmek kolaydı ancak kendi yaşam kaybını hayal etmek zordu. Hayal etmek bile zorken bunu somutlaştırıp bir de buna her ay prim ödediğinizi düşünsenize... İnanın bana bu işin her türlü sigortadan çok daha fazla psikolojik ve inançsal boyutu var. İnançlar ve değerler tartışmaya kapalı olsa da koca bir sektörü etkilediği bir gerçek.
Riskin sigorta şirketine devredilmesi araç, ev, iş yeri, nakliye... vb. Sigortalarda anlaşılabilmişken insan hayatının finansal riski henüz anlaşılamamıştı. Bankalardan çektiğimiz kredilerin geride kalanlara bir finansal yük oluşturmaması için bankaların yaptığı hayat sigortası dışında, hayat sigortasını bilen, ilgilenen sayısı çok azdı. Hayat sigortası dendiğinde Hollywood filmlerinin etkisiyle “ailemiz bizi tazminat için öldürmesin” diyen de pek çok insanla karşılaştım. 😊 Ayrıca bir diğer soru “ben tüm tabularımı yıkıp bir hayat sigortası yaptırdığımda, hayatımı kaybettikten sonra bu teminatın aileme ödenip ödenmediğini göremeyeceğim. Kesin sigorta şirketi ödememenin bir yolunu bulur.” diyorsanız yalnız değilsiniz.
Belki Hayat sigortası dendiğinde siz de bunları aklınızdan geçirdiniz. Belki hayat sigortası satan arkadaşlarıma bu cümleler tanıdık geldi.
Peki sonra neler oldu da sektör büyümeye başladı. Öncelikle sigorta şirketleri hayat sigortacılığındaki açığı fark ederek çeşitli önlemler aldı. Bu konuya az sonra değineceğim. Ama bu işin mantığını bir anlamak gerekiyor. Hayat sigortasına ödenen prim boşa giden bir prim midir?
Öncelikle çalışan ya da iş sahibi olan bir anne ya da baba olduğunuzu düşünün. Anne baba olarak çocuğunuzun tüm yaşam faaliyetini (yeme içme eğitim gelişim masraflarını) siz finanse ediyorsunuz. Onların büyüyene iş sahibi olana kadar tüm finansal sorumluluğun sizde olduğunu biliyorsunuz. Hem bunu karşılayıp hem de bazılarımız en azından bir mülk bırakmak için çeşitli yatırımlar yapıyor. Tanıdık geldi mi? Peki çocuğunuz iş sahibi olup kendi ayakları üzerinde durduktan sonra hayattan ayrılacağınızı nereden biliyorsunuz? İşte size olumsuz bir senaryo. Biraz acımasız gelebilir ama işin manevi tarafını çok düşünmeden, hayatın gerçeklerine biraz bakalım. İnanın aileniz için değerli bir konu
Şimdi aylık gelirinizi düşünün, bu gelirle hangi ihtiyaçları giderdiğinizi hayal edin ve zor da olsa bir gün hayatta olmadığınızı çocuklarınızın henüz eğitim hayatına devam ettiğini düşünün. Ev masrafları, okul taksidi, diğer eğitim giderleri... Çocuğunuzun eşinizin alıştığı yaşam standardı...
Şu anda karşıladığınız bu ihtiyaçlar hangi kaynaktan karşılanacak? Bu kaynak garanti bir kaynak mı ve sürekliliği var mı? Bu kaynağa aileniz sorunsuz ve kolay bir şekilde ulaşabilecek mi? Ve bu kaynağı başka hiçbir amacı olmadan sadece yaşam kaybı riskiniz için mi sağlamıştınız? Eğer cevabınız evetse bir hayat sigortanız ya da bunun muadili olarak gördüğünüz bir güvenceniz vardır. Eğer bu sorularda bir tereddüttünüz varsa olmadığınız hayatta yaşam standardı değişecekse ailenizin bir hayat sigortasına ihtiyacı var demektir. Bunu düşünmek birinci adım.
İkinci bir konu düşük primlerle ailenizi tam anlamıyla koruyacak yüksek teminatlar alınabileceğinin bilinmemesidir. Özellikle erken yaşta başlanan hayat sigortalarına günlük harçlık diyebileceğimiz primlerle sahip olunabiliyor. Yani hayat sigortası lüks değil, herkesin kendi standardına göre oluşturulabiliyor. Bu bilgiyi edinmek de ikinci adım
Türkiye için konuşmak gerekirse bu yeterli bilgi sağlanmadığından ve risk algısı zayıf olduğundan hayat sigortası uzak durulan bir kavramdı.
İşte dünyada ve Türkiye’de, öncesi de var ama, özellikle 2020’de asla hayal edemeyeceğimiz koronavirüs pandemisi ile beraber, bir çoğumuz ansız yaşam kaybının hayatın bir gerçeği olduğunu gördü. Ardı sıra gelen doğal afetler, insan yaşamının risk altında olduğunu hepimize göstermiş oldu. Bunun yanında ödenen tazminatlar ve şirketlerin hayat sigortasını topluma tanıtmakla ilgili yaptığı çalışmalar bilgi birikimini artırdı. Müşteri kitlesinin talepleri, ülkenin sosyoekonomik koşulları doğrultusunda bu coğrafyaya özgü hayat sigortaları gelişmeye ve tercih edilebilir hale getirilmeye devam ediyor. Mevzuat ve sözleşmeler eskisine göre çok daha açık olduğundan sigortalılar haklarını çok daha iyi biliyor. Aynı zamanda bu sigortaların danışmanlığını yapan personel her geçen gün daha donanımlı danışmanlık hizmeti vererek doğru yönlendirmeler yapıyor.
Uzun süreli döviz içerikli hayat sigortaları ile risk primleri yıllar boyu sabitlenebiliyor. Yaşam kaybı olmadığında müşterilere geri ödenen primler sayesinde döviz bazlı birikim yapılması sağlanıyor. Hatta bunların fonlanarak getiriye dönüşmesi sağlanıyor. Çocukların eğitimine ve geleceğine yönelik planlar oluşturulabiliyor. Yeni nesil hayat sigortaları bir hayat sigortası almaktan ya da bir birikim yapmaktan çok daha fazlasını bizlere sunuyor. Aynı anda güvence ve yatırım aracı haline geliyor. Devletin teşvikiyle de vergi avantajı sağlanabiliyor.
Herhangi bir yere kredi ödemeden, herhangi bir yatırım yapmak zorunda kalmadan, üstelik birikim yaparak ve getiri sağlayarak ailesini güvence altına alanların sayısının artmasıyla, çevrelerine tavsiye etmesiyle hayat sigortası her geçen gün yaygınlaşıyor. Depremde, kazada, hastalıkta anne babasını kaybeden çocuklar yaşamını kısıtlamıyor, geride kalanlar manevi kaybın ardından bir de finansal sorunlarla uğraşmıyor.
Peki ben bunları nereden mi biliyorum?
Son 5 yılımı müşterilerime hayat sigortası sunarak ve pek çok hikâyeye şahit olarak geçirdim ve geçirmeye de devam ediyorum. Tüm sigorta ürünleri içinde ihtiyaç olduğuna en fazla inandığım ürün “hayat sigortasıdır” Bu arada bu konuda bilgi almak isterseniz… Linkten bize ulaşabilirsiniz.
Keyifli Günler
Dilara Gezgez